17 Ağustos 2013 Cumartesi

YAŞAMIN AMACI..



Yaşamın amacı nedir, diye düşündüğümüz oluyor mu? Neden yaşıyoruz? Biz kimiz? Ve bu gezegende ne yapmaya çalışıyoruz?
Yetmiş veya seksen yıllık bir ömür; kendimizi, varoluşu ve evreni anlamak, onun yasalarını uygulamak için yeterli mi? Tüm bu soruların yanıtlarını arayan insanlar; kendilerini tanımak ve yaşamların hedefine ulaşmak için belli bir çaba içindedirler ya da varlıklarının derinliklerinde bazı kıpırtılar ve uyanışlar başlamıştır.

Yaşamın amacı olgunlaşmak,doğa yasalarını anlamaya ve uygulamaya çalışmak ve hedefe varmaktır. Ben yaşamımın hedefini bilmiyorum ki. demeyin; aslında iç varlığının derinliklerinde herkes hedefini bilir. Hedefimiz; astrolojik doğum haritamızda da görüldüğü gibi doğarken hazırladığımız yaşam plânımızın gerçekleşmesidir. Yaşam plânımız önceden, yine bizim tarafımızdan tespit edilmiştir ve gerçekleşmek ister.

İnsan, yaşam plânının dışına taşabilir mi? Bu pek mümkün değil, ama sık sık yan yollara sapabilir ya da yol ayrımlarındaki levhaları görmeyebilir. Oysa yol ayrımlarındaki levhalar ve oklar bize pek çok gerçeği ifade eder. Varoluşun ardı arkası kesilmez, dönüşümleri ve değişimleri, sanki kulağımıza evrenin en büyük sırrını fısıldar gibidir: Kozmik süreç içindeki rolünü unutma. Sen bir enerji dönüştürücüsüsün. Tinin senin aracılığınla evrenin yenilenmesini sağlıyor, tüm varoluşun değişimine sen de kendi ölçün kadar katkıda bulunuyorsun."

ESKİ BİR TAPINAK YAZITI

Gürültü ve patırtının ortasında sükunetle dolaş; sessizliğin içinde huzur bulunduğunu unutma.

Başka türlü davranmak açıkça gerekmedikçe herkesle dost olmaya çalış.

Sana bir kötülük yapıldığında verebileceğin en iyi karşılık unutmak olsun,

Bağışla ve unut. Ama kimseye teslim olma.

İçten ol; telaşsız,kısa ve açık seçik konuş. Başkalarına da kulak ver.

Aptal ve cahil oldukları zaman bile dinle onları; çünkü,dünyada herkesin bir öyküsü vardır.

Yalnız planlarının değil, başarılarının da tadını çıkarmaya çalış.

İşinle ne kadar küçük olursa olsun ilgilen; hayattaki dayanağın odur.

Seveceğin bir iş seçersen yaşamında bir an bile çalışmış ve yorulmuş olmazsın. İşini öyle seveceksin ki,

başarıların bedenini ve yüreğini güçlendirirken verdiklerinle yepyeni hayatlar başlatmış olacaksın.

Olduğun gibi görün ve göründüğün gibi ol. Sevmediğin zaman sever gibi yapma.

Çevrene önerilerde bulun ama hükmetme. İnsanları yargılarsan onları sevmeye zamanın kalmaz.

Unutma; insanlığın yüzyıllardır öğrendikleri, sonsuz uzunlukta bir kumsalda tek bir kum taneciğinden fazla değildir.

Aşka burun kıvırma sakın; o çöl ortasındaki yemyeşil bir bahçedir.

O bahçeye layık bir bahçıvan olmak için her bitkinin sürekli bakıma ihtiyacı olduğunu unutma.

Kaybetmeyi ahlaksız bir kazanca tercih et.

İlkinin acısı bir an, ötekinin vicdan azabı bir ömür boyu sürer.

Bazı idealler o kadar değerlidirler ki, o yolda mağlup olman bile zafer sayılır.

Bu dünyada bırakacağın en değerli miras dürüstlüktür.

Yılların geçmesine öfkelenme, gençliğe yakışan şeyleri gülümseyerek teslim et geçmişe.

Yapamayacağın şeylerin yapacaklarını engellemesine izin verme.

Rüzgarın yönünü değiştiremediğin zaman, yelkenlerini rüzgara göre ayarla.

Çünkü dünya, karşılaştığın fırtınalarla değil, gemiyi limana getirip getiremediğinle ilgilenir.

Ara sıra isyana yönelecek olsan da hatırla ki, evreni yargılamak imkansızdır.

Onun için kavgalarını sürdürürken bile kendi kendinle barış içine ol.

Hatırlar mısın doğduğun zamanları; sen ağlarken herkes sevinçle gülüşüyordu.

Öyle bir ömür geçir ki,herkes ağlasın öldüğünde,sen mutlulukla gülümse.

Sabırlı, sevecen,erdemli ol. Önünde sonunda bütün servetin sensin.

Görmeye çalış ki, bütün pisliğine ve kalleşliğine rağmen,

Dünya insanoğlunun biricik güzel mekanıdır.

İÇİMİZE BİR YOLCULUK 

Aydınlanmaya doğru giden yol üstündekiler GERÇEĞİ arayanlardır. İstenen sonuçlar, bireysel gelişime ve aydınlanmaya yönelik psikolojik sonuçlardır. Demek ki, bu yolculuğu coğrafi ya da fiziksel bir yolculuk olarak kabul etmemeliyiz.

Kendini Bil

Dünya kuruldu kuruldu kurulalı bize tüm öğretiler tek bir şey söylemiştir: Kendini Bil ! Kendimizi bilmek konusu çok ıstırap verici ve bizi istemediğimiz yönlerimizle ama aynı zamanda da Tanrısal olan yönümüzle karşılaştıracağı için, içsel yolculuk sanıldığı kadar kolay bir yol değildir. Eğer dürüst, özü sözü bir, olduğu gibi görünmekten korkmayan biriyseniz ve dürüstlük adına da çok katı kalıplar oluşturmadıysanız işiniz kolay. Ama gerçeklerle yüzleşmekten korkan, kendine oyalayıcı yalanlar söyleyen bir yapınız varsa, size bir süre bu yolculuğu ertelemenizi yada konuyla ilgili hiç olmazsa entelektüel düzeyde ciddi bir eğitim almanızı öneririz. 

Yaşam bir süreçtir

Yaşamdaki her şey bir süreçtir, yaşanır, bilgisi alınır ve form değiştirir. Ya da bir ömür boyu sürebilir. Bu süreçlerin sahibi biz değiliz. Yaşam onları önümüze getirir, yaşarız. Olayları yaşarken, hangi yanımızı eğittiğini, hangi yönümüzü genişlettiğini, hangi yönde bizi derin bir şekilde bilgilendirdiğini fark etmeye ve BİLEREK yaşamaya çalışırsak, o kadar uyanık, bilinçli, farkındalık dolu bir yaşamla iç içe akarız.

Uyanıklık bilinci

Uykumuz inanılmaz derecede güçlüdür. Genellikle, uyanık olduğunu zannedenlerde, uyanıklık bilincinin derin uykusunda yine uyumaktadırlar. İnsanın bu derin uykusu ile bilgi veren en sağlam kaynaklardan biri de, Gurdjieff in kitaplarıdır. İlk okuduğunuzda çok rahatsız olsanız da, daha sonra onun gerçekçiliğine hak verdiğinizi göreceksiniz. İçsel Yolculuk yapmak isteyen bireylere söylenebilecek tek bir şey var. Yaşanan olayları , iyi-kötü diye ayırmadan, bize ne söylemeye ya da hangi yönümüzü değiştirmeye çalıştığının farkında olmak, yani bilinçli, uyanık ve objektif yaşamak&

Uykudan Kurtulmak

Hepimizi içine alan tüketim toplumu olmanın ve medya ve reklamların çok etkisinde kalmanın ya da birbirimizle acımasızca yarışmanın yarattığı bu ortak uykudan kurtulabilmek için birkaç ilkesel yol elbette ki vardır. İnsanın zihninde canlandırma kapasitesi iki tarafı keskin bir kılıçtır. İnsanoğlunun büyük başarıları bu aracı kullanmıştır ama onu kontrol edememek ve yönlendirememek, örtü deki kalın ipliktir. Biz bu yeteneğe düşünme deriz. 

Ama düşünme kavramına dürüstçe yaklaşırsak, eğitilmemiş bir düşünce gücü, bizi tahrip etmeye yönlendiren bir canlı bomba gibide olabilir. Daha da kötüsü, sürekli evhamlı, kuruntulu, takıntılı, rahatsız edici şeyler düşünerek, daha doğrusu üreterek, kendi içimizde bir kaos ve korku bütünü de oluşturabiliriz.

En sade deyimiyle, korku ve endişe, bizim An ı yaşamamıza, Şimdi yi deneyimlememize ve şimdinin getirdiği bilgileri almamıza engel olur. Çevrede çok farklı olaylar olup durur ama biz kendi kurduğumuz, illüzyon dünyasında, sık sık da kendimizle konuşarak, günün gerçeğini deneyimleyemeyebiliriz.

Sık sık geçmiş ve gelecek hakkında düşünür, geçmişe üzülür, geleceğe de endişe ile bakarız. Bazılarımız bunu abartarak, yaşamı kendilerine zehir bile edebilirler. Bilincimiz geçmiş ve gelecekle çok meşgul olduğunda daha yüksek titreşimlere uzanmak mümkün olamaz.

Beyin bir alıcı-vericidir. Korku ve endişe. Beyinin bu alıcı-verici fonksiyonunu bozar. Düşünce dünyasında sık sık geçmiş olayların anılarını bir film gibi oynatırız. Bunu her yapışımız, bizi şimdiden ve andan koparır.

Aydınlanmak İçin!

Daha fazla Aydınlanmak için an içinde daha fazla yaşamak, yüksek titreşimlere karşı daha hassas olmak, geçmiş ve gelecek hakkındaki düşünme alışkanlığımızı terk etmemiz gerekir. Eğer uyanmak için güçlü bir arzunuz varsa, zihnin filmlerini oynatmayı durdurun. Eğer böyle bir arzunuz yoksa filmlerin tadını çıkarın. İyi seyirler..

alıntı..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder